Ozon Latince koku, koklamak anlamına gelen ozein kelimesinden günümüze gelmiştir. Güneş ışınları ve yağmur öncesi çakan şimşeklerin yarattığı elektrik akımının etkisiyle iki moleküllü oksijen (O2), üç moleküllü ozona (O3) dönüşerek ozonun tipik kokusunu hissetmemize neden olur. Ozon kararsız bir molekül olup (aktif oksijen) anında oksijene dönüşme ya da yağ gibi bir takım maddelere bağlanma eğilimindedir. Doğa kendisini plazma iyon, negatif iyon ve ozonla temizler ve yeniler.
Ozon son derece aktif bir madde olduğundan dezenfeksiyon ve sterilizasyonda (su, havuz, ameliyathane) uzun yıllardır kullanılmaktadır. Hasta sağlığında kullanımı ilk defa 1. Dünya Savaşında yaralanan askerlerin yaralarının enfeksiyonunu gidermede Alman fizikçi Albert Wolff tarafından kullanılmıştır. Sonrasında birçok ülkede hekimler tarafından farklı hastalıklara, farklı uygulama yöntemleri uygulanmaya başlanmış, tedavideki etkinliği birçok çalışmayla desteklenmiştir.
Ozon/oksijen karışımı kırmızı kan hücrelerini oksijene doyurarak ve bağışıklık sisteminin beyaz kan hücrelerini aktifleştirerek vücudun kendisini onarma sürecini tetikler. Ozon tedavisinin vücudun kapasitesini artırmada, dolaşım sistemi sorunlarını gidermede, hormonal dengenin sağlanmasında, ağrı sendromlarında, yara ve enfeksiyonları iyileştirmede etkinliği birçok bilimsel çalışma ile kanıtlanmıştır.
Medikal ozon diğer gazların toksik etkisini önlemek için saf oksijenden doz, süre ayarlı medikal ozon cihazları ile elde edilir. Ozon tedavisinin dozu, uygulama yolu ve süresi hastalığa, kullanılan ilaçlara ve semptomlara göre belirlenir. Tedavide kullanılan ozon oksijen karışımı içinde maksimum %5 olacak şekilde, sistemik ya da lokal olarak uygulanır.
Sistemik uygulama:
Lokal uygulama:
Ozon tedavisi uygulaması öncesi tıbbi sorunlarınızı ve kullandığınız tıbbi ya da bitkisel ilaçlarınızı doktorunuza bildiriniz.
Ozonun uygulanmayacağı durumlar: